Toprak Ana #70: Eğitimde nereden nereye? (2)
26 Şubat 2009, Perşembe

Bugün, Toprak Ana progamında, Şule Şenol ve Meral Geylani ile birlikte olacağız.

Programda, alternatif eğitim yaklaşımlarından Steiner/Waldorf eğitim felsefesini, bu eğitim anlayışının doğa ve yaşam ilişkisini konuşacağız.

Çocukluğun, oyun oynamanın, oyuncağın kentlerde unutmakta olduğumuz yaşamsal değerlerini paylaşacağız sevgili konuklarımızla. Türkiye'nin "yaşanabilir bir çevrede geleceği" açısından okul öncesinden başlayarak "eğitim sistemlerinin" sorgulanmasının, özgür, kişilikli, yaratıcı bireyler yaratmak (en azından kişilikleri tekdüzeleştirmemek) açısından önemini tartışacağız.

Acaba tarımın sanayi toplumlarında gelişen monokültür anlayışına paralel bir insan tipi yaratmak basit bir tesadüf müdür?

Program ses kaydı aşağıda yer almaktadır.

Toprak Ana # 69: Su forumunda alternatif duruşlar
19 Şubat 2009 Perşembe

5. Dünya Su Forumu 16-22 Mart tarihlerinde Istanbul'da gerçekleşecek. 120 ülke, davetli 20 bin katılımcı, "farklılıkların suda yakınlaşması" temasında buluşacaklar ve yaklaşık 23 başlık altında 100 oturum gerçekleşecek.

Program konuğumuz, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Sn. Ahmet Atalık.

Dünya su forumunun 5. buluşması suyun adil paylaşımında, güvenilir koşullarda sürdürülebilirliği için yeni açılımlar oluşturabilecek mi? Forum, dünya vatandaşlarının ve çiftçilerinin su ve sağlıklı yaşam hakkı arasında sıkışmış sorunlarını ne şekilde çözmeyi planlıyor? Suyun kaderi hangi parametrelere bağlı? Su forumunun sivil toplum kuruluşlarınca protesto edilmesinin sebepleri nedir? Su forumunu tüm dünya için çözüm getirici bir fırsata çevirebilir miyiz?

Program ses kaydı aşağıda yer almaktadır.

Toprak Ana #68: Sürdürülebilirlik için etik ve mekân (2)
12 Şubat 2009, Perşembe

Toprak Ana programımızı araştırmacı-yazar Deniz Postacı ile geçen hafta kaldığımız yerden sürdüreceğiz. Tarihsel süreçte etik ve mekan için yüklediğimiz anlamları, insanoğlunun gezegen üzerinde kendine biçtiği rolü irdeleyeceğiz. Mekânın statik ve dinamik yapısallaşmasının, yığılmaların, ritm duygusunu yitirmenin ve bağışıklık sistemlerinin sürdürülebilirlik üzerine etkisini tartışacağız. Biosfer içinde insanoğlunun kendi haddini bilebilmesi sükûnetle mümkün müdür, nasıl mümkün olabilir?

Nazım Hikmet'in şiirini Ruhi Su'nun sesinden dinleyeceğiz; "Masalların masalı":

Su başında durmuşuz
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınarla bana.
Su başında durmuşuz
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla ben, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim
kaybolacak suda suretim
Sonra çınar gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak,
Sonra o da gidecek.
Su başında durmuşuz
Su serin
Çınar ulu
Ben şiir yazıyorum
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak
Çok şükür yaşıyoruz
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.

Program ses kaydı aşağıda yer almaktadır.
Toprak Ana # 67: Sürdürülebilirlik için etik ve mekân
5 Şubat 2009, Perşembe

Geçtiğimiz pazartesi günü son yolculuğuna uğurladığımız sevgili hocamız Prof. Dr. Uçkun Geray bize yol gösterdi, ışık tuttu, doğa-insan birlikteliğinde kültür, eğitim ve sevgi ilişkisini yüreğinle paylaştı. Uçkun Geray eserleriyle, enerjisiyle ve coşkulu duygusuyla sevgi dolu bilge bir insandı. Onun değerlerini daha iyi anlamaya çalışarak umudumuzu yarınlara ve yaklaşan bahar gibi daha aydınlık günlere taşıyacağız. Sevgili torunu Ece'nin de ifade ettiği gibi, "Uçkun'lar bugün daha azimli, daha inançlı, daha güçlü... Diktiğin fidanlar büyüdü. Bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeş oldu".
Bugünkü programımızda araştırmacı-yazar Deniz Postacı ile sürdürülebilirlik kavramı içinde "etik ve mekân" anlayışlarının tarihsel süreçte ve bugünkü yol ayrımlarında önemini inceleyeceğiz. İnsanlık yaşam içinde kendini, hangi güçlerle/etkenlerle, nerede ve nasıl konumlandırdı, bundan sonraki sürdürülebilir alternatifler nasıl şekillenebilir?
Mikrobiyal zenginlik olarak bedenimiz, sorumlu ve sınırlı özgürlük, gitmek fiilinin çekimleri, hafıza kaybı, devinim karşıtı konumunda denge, dengeden uzak sistemler ve akış, öngörülemeyen karmaşaya karşı sezgi, sevgi ve aşk...

Programda Pink Martini'den bir parça dinleyeceğiz: "Let's never stop falling in love", "aşık olmaktan hiç geri durmayalım":
I wish a falling star could fall forever
And sparkle through the clouds and stormy weather
And in the darkness of the night
The star would shine a glimmering light
And hover above our love
Please hold me close and whisper that you love me
And promise that your dreams are only of me
When you are near, everything's clear
Earth is a beautiful heaven
Always I hope that we follow the star
And be forever floating above

I know a falling star can't fall forever
But let's never stop falling in love

When you are near, everything's clear
Earth is a beautiful heaven
Always I hope that we shine like the star
And be forever floating above
I know a falling star can't fall forever
And let's never stop falling in love
No let's never stop falling in love


Program ses kaydı aşağıda yer almaktadır.

Toprak Ana #66: Gıdalar, ambalajlar, silahlar ve açlar
29 Ocak 2009, Perşembe

Bu haftaki programımızda, konuğumuz sevgili Mebruke Bayram ile "Gıdalar, Ambalajlar, Silahlar ve Açlar" adı altında çıkan kitabını konuşacağız.

(*) Gıdaların sofralarımıza gelene kadar geçirdiği evrelerden haberdar mıyız? Kentli tüketici, gıda ambalajlarının üzerindeki resimlerde ya da televizyon reklamlarında sunulan köy manzarasını gerçek sanıyor. Oysa reklâmlarda gördüğümüz, sebze toplayan güler yüzlü köylü kadınların, yemyeşil kırlarda yayılan mutlu ineklerin gerçek dünyayla uzaktan yakından ilgisi yok. Gıda, bize gösterildiği gibi üretilmiyor. Tohumların genleriyle oynanıyor. Tohumlar kısırlaştırılıyor. Kimyasal tarım ilaçları, hormonlar, sentetik gübreler atılıyor toprağa. Tavuklar kafeslere, inekler beton bölmelere hapsediliyor. Tarlaları transgen tohumlar, soframızı tek tipleşmiş, ambalajı hoş ama içi boş gıdalar ele geçiriyor. Sömürülüyoruz, kravatlı kötü adamlar güzelim gıdalarımızı gasp ediyor. Frankeştayn ürünler kakalanıyor sofralarımıza.

Gıdalar artık beslemiyor, aksine hasta ediyor bizleri. Aslında gıda olmaktan çıkıp başka bir şeye dönüşüyor; uluslararası siyaset arenasında, yeri geldiğinde bir silah, yeri geldiğinde pazarlık masalarında tehdit unsuru olarak kullanılıyorlar. Dünyada açlığı ortadan kaldırmak adına yapılan bilimsel çalışmalar olarak sunulan GDO'lar insanlığı açlığın sınırına getirmiş vaziyette. Dünya halklarının zengin gıda çeşitliliği ve kültürü yavaş yavaş yok ediliyor. Asıl üretici açlık çekerken ulusötesi ticaret tekelleri akıl sınırlarını zorlayacak büyüklükte paralar kazanıyor.

(*) Kitap tanıtım bülteninden.

Küresel çerçevede, IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankası'nın desteğinde, "Yeşil Devrim" ile başlayan uzun serüvende deneyimlenen felaketleri, sebeplerini ve dünyadaki farklı sivil toplum kuruluşlarınca önerilen muhtemel çözümleri konuşacağız Toprak Ana'da.

Geçtiğimiz kasım ayında Torino'da gerçekeşen Slow Food - Terra Madre toplantılarında dağıtılan manifesto bu konuda çok değerli bir rehber niteliğinde: "Gıdanın geleceği ve iklim manifestosu".

Programda Jettro Tull (**) "Songs from the wood" albümünden bir parça dinliyoruz: "Jack-in-the-green"

Have you seen Jack-In-The-Green?
With his long tail hanging down.
He sits quietly under every tree ---
in the folds of his velvet gown.
He drinks from the empty acorn cup
the dew that dawn sweetly bestows.
And taps his cane upon the ground ---
signals the snowdrops it's time to grow.

It's no fun being Jack-In-The-Green ---
no place to dance, no time for song.
He wears the colours of the summer soldier ---
carries the green flag all the winter long.

Jack, do you never sleep ---
does the green still run deep in your heart?
Or will these changing times,
motorways, powerlines,
keep us apart?
Well, I don't think so ---
I saw some grass growing through the pavements today.

The rowan, the oak and the holly tree
are the charges left for you to groom.
Each blade of grass whispers Jack-In-The-Green.
Oh Jack, please help me through my winter's night.
And we are the berries on the holly tree.
Oh, the mistlethrush is coming.
Jack, put out the light.

(**) Kurucu ve solist Ian Anderson'ın grubu, adını İngiltere'de modern tarım devrimini yapan ailelerden birinden almış. Acaba ironik olarak mı bir kabulleniş, soruşturmak lazım. :)

Program ses kaydı aşağıda yer alıyor.

Toprak Ana # 65: Köyümüze köyde sahip çıkmak (2)
22 Ocak 2009 Perşembe

Toprak Ana'nın bu haftaki konuğu, Antalya'nın Elmalı ilçesine bağlı Akçaeniş köyünde uzun yıllardır ekolojik tarım faaliyetlerini sürdüren Serdar Tanal.

"İlaç, gübre ve naylon çıktı hastalıklar çoğaldı" diyen bir yaşlı bilgenin yolunda, temiz ve lezzetli ürünler için araştırmalara başlayan Serdar Tanal'ın organik üretim sürecindeki deneyimlerine kulak vereceğiz. Organik tarımın farklı boyutlardaki önemini ve sürdürülebilirliğinin koşullarını irdeleyeceğiz.

Programda Musa Eroğlu, Arif Sağ ve Muhlis Akarsu'dan "bütün insanlardan arzumuz vardır" türküsünü dinleyeceğiz:

Bütün İnsanlardan Arzumuz Vardır
İnsan Birliğine Zor Demesinler
Gerçekler Nerdedir Haberimiz Var
Haktan Gayrısına Yar Demesinler

Dünya Aydınları Siyaset Tutsun
İnsan Aleminden Cehalet Gitsin
Senlik Benlik De Ne Kavgalar Bitsin
Şu Koca Dünyaya Dar Demesinler

İsavi Musevi Muhammediler
Doğu Batı Kuzey Hem Güneyliler
Gerçekler Öncüsü Bunca Veliler
Yollar Buzlu Dağlar Kar Demesinler

Bu Dünya Doludur Dolu Nimeti
İnsanlığın Huzur Barış Cenneti
İnsanlığa Hizmet Bunca Serveti
Silahlar Yaparak Kâr Demesinler

Ali Cemali Der İnsan Olasın
İnsanlık Vasfında Yerin Bulasın
İnsan Ektiğini Biçer Bilesin
Doğru Görenlere Kör Demesinler


Not: Kelimelerin her birinin büyük harfle yazılması, türkü sözlerini internet ortamına taşıyanların genelde sevdiği bir yaklaşım. :)

Program ses kaydı aşağıdadır.


Toprak Ana # 64: Köyümüze köyde sahip çıkmak
15 Ocak 2009 Perşembe

Toprak Ana'nın bu haftaki konuğu Avukat Nur Gerçel.

Yalıköy (Podima), Çatalca'ya bağlı eski bir Rum balıkçı köyü. Nur Gerçel'in, Karadeniz kıyısındaki bu cennet mekanda, bir sivil toplum gönüllüsü olarak çevre, kültür ve sosyal açıdan sürdürdüğü çalışmalarına ve görüşlerine kulak vereceğiz. Köy değerlerinin korunmasında yerel halkın ve özellikle muhtarların yönlendirici gücünü sosyal ve hukuki açıdan inceleyeceğiz. Köyün muhtar adaylarından Fehmi Kaçar ile bir telefon bağlantısı kuracağız ve hep birlikte, köylerimizdeki imece kültürünün ve eğitimin yerelde gerçekleşecek projeler açısından önemini konuşacağız.

Kuşkusuz, köyünde toplumsal çıkarları ön planda tutan kişilerin, ister yönetim adayı olsun ister sade vatandaş olsun, desteklenmesi büyük önem taşıyor. Konuya paralel olarak, sevgili Nur Gerçel'in geçtiğimiz günlerde Radikal'de çıkan bir makalesini de hatırlatmak isterim: http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&ArticleID=914964&Date=23.12.2008&CategoryID=

Programda Deli Selim ve Kadir Ürün'den bir Edirne roman havası dinleyeceğiz: "Ay kako sali..."

Program ses kaydı aşağıda yer almaktadır.


Toprak Ana #63: Organik ürünlerin yaygınlaşmasında kurumların önemi
8 Ocak 2009 Perşembe

Toprak Ana'nın bu haftaki konuğu ASDF Fuarcılık'ın kurucusu Tufan Atalayman.

Ekolojik tarımın sertifika boyutunun ötesinde, bu üretim yönteminin derin bir yaşam felsefesi taşıması da kritik bir unsur.

15-18 Ocak 2009 (önümüzdeki hafta) Istanbul - Yeşilköy'de, Dünya Ticaret Merkezi 11. Salon'da yapılacak olan 8. Organik Ürünler Fuarı öncesinde 2 önemli panel gerçekleşti.

Programda sertifika kurumlarını-üretici iletişimini ve organik gıdaya ülkemizde vatandaşın erişebilirliğini etkileyen faktörleri de konuşuyoruz.

Moğollar'dan bir parça dinliyoruz; "Bir ileri bir geri":

Canlandırdım gözümde
Adil bir düzeni
Başladım konuşmaya
Bir ileri, bir geri

Kokuşmuş çeteler
Kıskıvrak sarmış bizi
Bıktık be itilmekten
Bir ileri bir geri

Hangi delikten çıktın
Görmezsin gerçekleri
Merakta mı etmezsin

Neden kapatıldı köy enstitüleri
Hani demir ağlarla örüyorduk ülkeyi

Çerden çöpten vaatler
Altmış yıl böyle geçti
Biraz sol biraz sağ
Bir ileri bir geri

İnsanız insan diye
Dilimizde tüy bitti
Az bile mi konuştuk
Bir ileri bir geri

Hangi delikten çıktın
Görmezsin gerçekleri
Merakta mı etmezsin

Faili meçhuller, meçhul failler
İnsan hakları, demokrasi az sonra

Alavere dalavere…

Program ses kaydı aşağıda yer almaktadır.

Toprak Ana #62: 2009 ve ötesi
1 Ocak 2009 Perşembe

Açık Radyo'da Toprak Ana'nın bu haftaki programında Hayrettin Karaca ve Muazzez İlmiye Çığ ile birlikte olacağız.

Dilimiz, kültürümüz ve topraklarımız, tehdit altında. Ekonomik krizin henüz şaşkınlığını yaşarken, yıllardır süregelen stratejilerde yok olan (elimizden çıkan) değerler için ulusal bir şuur ve mücadele gerekiyor. "Çılgın ihtiyarlar" (*) 2008'in sonunda hepimize Ankara'dan kar altında önemli mesajlar verdiler.

Zaman, farkındalığın bireyselliği aşıp tüm vatandaşlarla bütünleşme zamanıdır. Zaman, tüketim çılgınlığını (süper-alsat merkez, süper-tatil, süper-hastane, süper-kampanyalaşmış tercihlere alternatifler oluşturup), gelecek nesillerin yaşamı için elzem olan topraklarımızı daha yakından tanımak ve sevmek zamanıdır.

Bir yanda üzerine konut, sanayi, tersane, baraj yaptığımız 1. sınıf tarım alanları ve bozulmasına sebep olduğumuz ekosistem, diğer yanda ise yabancılara (çoğu kez yerli ortakları vasıtasıyla) satışa çıkarılan onbinlerce hektar araziler var. 2009 ve ötesinde temennimiz, farkındalıktır; her birey için, basın kuruluşları için, sivil toplum kuruluşları için, üniversiteler için, kamu ve özel sektör şirketleri için...

Hayrettin Karaca ve Muazzez İlmiye Çığ için, Hayrettin Karaca'nın ifadesiyle, tüm yaşamlarında aldıkları en büyük ödül, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak", ve onlar bu ödülün gereğini şüphesiz yerine getiriyorlar.

Kendinizi "çılgın ihtiyarlar" olarak adlandırsanız da, sizlerin gencecik ruhu, enerjisi ve inancına saygımızı iletiyoruz; sizlerle gurur duyuyoruz. Yaptığınız çılgınlık değil, vatandaşlık bilinci ve sorumluluğudur; topraklarını seven insanların varolabilme mücadelesidir. Milletimizin bir uyanışa ihtiyacı vardır, ve sizler -2 derecede kar altında, sağlığınızı riske atarak, hiçbirimizin yapamadığını gerçekleştirdiniz. Zaman birbirimize bağırma, suçlama, sorgulama zamanı değildir; okuma, dinleme ve içten anlama zamanıdır.

2009 için temennilerimizden biri de, toprak değerlerine hizmet etmek üzere, tüm gazetelerde yer alacak özel bir "tarım ve toprak" sayfasının yer alması.

Programda bir Karacaoğlan türküsünü Ruhi Su'dan dinleyeceğiz; "Atladım girdim bava (bağa)"

atladım girdim bağa
alnım değdi yaprağa
sevdiğimi verseler
girmem kara toprağa

kayalar kertilir mi
ağ terlik yırtılır mı
ergen kız, cahil oğlan
inkardan kurtulur mu

çıktım dam loğlamaya
indim yar yollamaya
yar gedikten aşarken
başladım ağlamaya

ey gelinler, ey kızlar
vabalım boynunuza
vurun, vurun öldürün
ya alın koynunuza


(*) : Muazzez İlmiye Çığ, 1914 doğumludur. Türkiye'nin en önemli Sümerolog'larındandır. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde çalıştığı 31 yıl boyunca müzenin deposunda bulunan Sümer, Akad ve Hitit dillerinde yazılmış onbinlerce tableti temizleyip, sınıflandırıp numaralandırmıştır. 1972'de emekliye ayrıldı. Sümer ve Hitit kültürlerini tanıtan 13 kitap yazdı. Hayrettin Karaca, 1926 doğumludur. Liseyi bitirdikten sonra ailesinin triko-örme işinin başına geçmişir. Karaca firması Türkiye'de uzun yıllar tekstil ihracatının liderliğini yaptı. Arkadaşı Nihat Gökyiğit'le birlikte 1992 yılında TEMA'yı, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı'nı kurdu.


Program ses kaydı aşağıda yer almaktadır.
Toprak Ana #61: Su, yaşam ve kültür
25 Aralık 2008 Perşembe

Açık Radyo'da bu haftaki Toprak Ana programı konuğumuz Doğa Derneği başkanı Dr. Güven Eken.

Hasankeyf'i ve Dicle Vadisi'ni sular altında bırakacak Ilısu Barajı'na kredi vermeyi planlayan ülkeler arasındaki Avusturya'dan sonra, bu hafta başında, Almanya da desteğini geri çekti.

Türkiye'nin enerji darboğazı çözümünde sürdürülebilir projelere gereksinim var. Ancak çözüm paketleri, biyoçeşitliğimizi ve kültürel mirası etkilememeli. Ömrü 70-80 yıl olacak bir baraj için milyon yıldır süregelen endemik yaşamlar ve binlerce yıllık birikimler sular altında kalmalı mıdır? Enerji konusunda yaratacağımız çözümler daima birşeylerin yokedilmesini mi gerektiriyor?

Su fakiri, çölleşen Türkiye için güncel (ulusal ve ulusötesi) politikaları ve farklı stratejileri Güven Eken ile konuşacağız.

Ayrıca, Hasankeyf Bahçelievler muhtarı Mehmet Ali Turan bize yerel halkın görüşlerini ve beklentileri hakkında dikkate almamız gereken ipuçları verecek.

Ilısu baraj projesine karşı çıkmak neler ifade edebiliyor?...

Programda, Tarkan'ın Doğa Derneği'nin yürüttüğü mücadeleye destek vermek için bestelediği "Uyan" adlı şarkısını dinleyeceğiz. Bu parçada, Orhan Gencebay sazı ve sesiyle Tarkan'a eşlik ediyor:

İki gözü iki çeşme
Hepimize sesleniyor
Deva bul bu derde
Gel beni kurtar diyor

Kanadı kırık kuş gibi
Garibin içi kan ağlıyor
Beni ateşe atmadan önce
Vicdanına bir sor diyor

Uyan uyan uyan uyan
koy elini kalbine geç olmadan
bu yolun sonu yokuştur deme
dağları aşarız eğer inanırsan

Uyan uyan dostum uyan
Koy elini, kalbine geç olmadan
Bir olur, geliriz üstesinden
Her şey, mümkün eğer inanırsan

Böyle gelmiş, böyle gider
Deyip de, sakın aldanma
Kim bilir, belki de değer
Sen en iyisi doğrundan cayma

Aç gözünü, gör de bak
A gülüm, kendini kandırma
Senin de yüreğin yanacak
Hele bir ortak ol da yangınına

Uyan uyan uyan uyan
Koy elini kalbine geç olmadan…
Bu yolun sonu yokuştur deme
Dağları aşarız eğer inanırsan

Uyan uyan dostum uyan
Koy elini kalbine geç olmadan
Bir olur geliriz üstesinden
Her şey mümkün eğer inanırsan

Yerimiz yurdumuz toprağımız
Yok oluyor ebediyen
Evimiz yuvamız biricik ocağımız
Gidiyor elden

Uyan uyan uyan uyan
Koy elini kalbine geç olmadan


Program ses kaydı aşağıda yer almaktadır.


Yayın yok.
Yayın yok.